İklim toprak, su, hava gibi bileşenleri içerir. Özellikle hava vücudumuzun olmaz ise olmaz bileşenidir. Hava oksijen, karbondioksit, nitrojen gibi gazların bileşiminden oluşur. Bu kimyasal bileşenlerin yanında havanın birde enerjisi vardır, aynı insan gibi. İnsanda bir takım kimyasallardan oluşur. Bu kimyasal bileşenler canlı ve ölü insanda aynıdır.  Ancak canlılık bu kimyasallar ve moleküllerin çok dışında olan özelliktir. Mineraller tam olsa da canlılık gidince hayat veren özellik kaybolur.

Hava nın bu durumunu kadim uygarlıklar fark etmişler ve yerleşkelerini  havanın enerjisinin bol olduğu yerlere kurmuşlardır. Özellikle Çin tıbbı ve Türk-Osmanlı tıbbı havaya çok önem vermiştir. Hava kuzey rüzgarına acık olmalıdır. Havanın önünde set, akışını bozacak yüksek duvarlar olmamalıdır. Egzoz gazı sanayi kirlenmesi olmamalıdır.

Eski Hastaneler, sanatoryumlar bu anlayışa uygun inşaat edilirdi. Günümüz tıbbında ulaşım, çalışanların kolay erişebilmesi gibi nedenler göz önüne alındığında sağlık kuruluşları bu özellikleri taşıyamıyor.  Ancak hastaneler gibi yoğun olmayan dinlenerek, tatil yaparak sağlığımıza kavuşacağımız mekanlarda bu özellikleri daha kolay sağlıyabiliriz.

Fizik tedavi, alternatif tıp gibi uygulamaları yapacağımız şehirden uzakta, yemyeşil, tabiatın ortasındaki mekanlarda uyguladığımız tedavilerden alınacak sonuç çok daha tatmin edici olmaktadır.